Ürün Sepetinize Başarıyla Eklendi
Biyoetik Geçmişten Günümüze - Halkkitabevi

Biyoetik Geçmişten Günümüze

Stok Kodu
9786057785220
Boyut
14x21
Sayfa Sayısı
225
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2019
Resimleyen
900607ddb7a34f80a382748d8653e00b
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe
120,00TL
%22 İNDİRİM
93,60TL
Taksitli fiyat : 9 x 11,44TL
Stokta var
9786057785220
737783
Biyoetik Geçmişten Günümüze
Biyoetik Geçmişten Günümüze
93.60

Biyoetik disiplini oldukça yeni ve tartışmalı bir alan olarak kendisini göstermektedir. Öyle ki kimilerine göre biyoetik bir meslek etiği, kimilerine göre uygulamalı bir etik, kimilerine göre ise pratik etiktir. Bununla birlikte biyoetikte daha temel tartışmalar iki yönlü olarak gerçekleşmektedir. İlki, biyoetiğin “insan-merkezci bir etik mi, yoksa canlı-merkezci bir etik mi?” olduğu yönündedir. Biyoetiğin canlı-merkezci bir etik olduğunu, dolayısıyla geleneksel insan-merkezci etik karşısında yer aldığını dile getiren pek çok görüşle karşılaşmayız. Bununla birlikte, biyoetikçilerin biyoetik teriminin gelişimini anlatırken terimin global bir etik düşünüş olarak ortaya çıktığını aktardıklarını görmekteyiz. Son dönemlerde ise biyoetiğe canlı-merkezci bakışla yaklaşanların ise onu kendi başına, yani yeni bir etik düşünüş olarak değil de canlı merkezci uygulamalı etik olarak ele almaktadırlar. Bu bakımdan biyoetik kitabı alandaki boşluğu kapatarak biyoetik hakkında ortaya konan geniş çaplı bir araştırmadır. Bununla birlikte biyoetiğin yeni bir etik olarak ele alınması gerektiği iddiasına dayanmaktadır.

Bu kitapla amaçlanan yeni bir etiğin mümkün olup olmadığını biyoetik üzerinden göstermeye çalışmaktır. Böylece bir biyoetik tarihi betimlemesi de kaçınılmazdır. Biyoetiğin tarihini serimlerken biyoetiğin ortaya çıkışı, tıp etiği ile ilişkisi ve ele aldığı sorunlara daha detaylıca değinilmiştir. Ancak burada değinmemiz gereken nokta biyoetiğin yaygın kullanımının tıp alanında, biyomedikal alanlarda ve bilimsel araştırmalarda ortaya çıkan sorunlar üzerine odaklanan bir etik düşünüş olduğudur. Bu ise az önce bahsetmiş olduğumuz iki yönlü tartışmadan ilki olan biyoetiğin “insan-merkezci mi?”, yoksa “canlı-merkezci mi?” olduğu tartışmasının aslında incelediğimiz kadarıyla esas sorun olarak ilk kez burada ele alındığını göstermektedir. Bu tartışmayı yaparken aynı zamanda sonuçta hedeflenen biyoetiğin insan-merkezci de olsa canlı-merkezci de olsa yeni bir etik olup olmadığını ortaya koyabilmektir. Bu kitabın amaçları arasında öncelikle biyoetiğin yeni bir etik düşünüş gerektirdiğini ve klasik insan-merkezci etiğin karşısında yer aldığını göstermeye çalışmaktır. İkinci olarak yine bu amaç doğrultusunda günümüzdeki kullanıldığı anlamıyla uygulamalı bir etik olan biyoetik disiplininin eleştirisini yapmaktır. Bu eleştiri biyoetiğin ortaya çıkış amacı dışında kullanılmakta olduğunu, yani onun yeni bir etik düşünüş değil, insan-merkezci bir etik olduğunu göstermektir.

Kapat