Cenap Şahabettin Kimdir? Cenap Şahabettin Hayatı, Başarıları ve Eserleri

Cenap Şahabettin, Türk edebiyatının önemli şair ve yazarlarından biridir. Edebiyatımıza kazandırdığı çok sayıda eser bulunmaktadır. Bu nedenle, ilgili şair her dönemde ilgi çekmeyi başarmıştır. Servet-i Fünun döneminin öne çıkan kalemlerinden biri olan Şahabettin, 1870 yılında İstanbul'da doğmuştur. Tıp eğitimi almasına rağmen, edebi çalışmalarıyla tanınmış ve Türk şiirine yenilikler getirmiştir. Özellikle sembolist akımdan etkilenen şair, dil ustalığı ve zengin imgeleriyle edebiyat sahnesinde kendine has bir yer edinmiştir. "Evrak-ı Leyal", "Hac Yolunda" ve "Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh" gibi eserleriyle bilinen Cenap Şahabettin, hem nesir hem de şiir alanında Türk edebiyatına önemli katkılarda bulunmuştur.
Cenap Şahabettin Kimdir? Kısaca Hayatı
Cenap Şahabettin, 21 Mart 1870 tarihinde Manastır'da dünyaya gelmiştir. Edebiyat alanında önemli bir figür olan Şahabettin, Servet-i Fünun döneminin önde gelen isimlerinden biri olarak Türk edebiyatına kıymetli katkılarda bulunmuştur. 12 Şubat 1934 tarihinde İstanbul'da hayata veda etmiştir. Hayatı boyunca birçok edebi türde eser kaleme alan Cenap Şahabettin, özellikle şiirleriyle tanınmaktadır. Kendisi bir Türk şairi ve yazarı olarak bilinmektedir. 63 yaşında hayatını kaybeden şairin meslekleri arasında şairlik, yazarlık ve doktorluk yer almaktadır. Eğitimine İstanbul'da başlayan Şahabettin, Tıbbiye Mektebi'nden mezun olduktan sonra tıp eğitimi için Paris'e gitmiştir. Avrupa'da geçirdiği yıllar boyunca Batı edebiyatını derinlemesine tanıma fırsatı bulmuş ve edindiği bu bilgileri Türk edebiyatına aktarmıştır. Doğum yeri olan Manastır, o dönemde Kuzey Makedonya olarak adlandırılmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşayan bu şair, imparatorluğun çöküşüne ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna tanıklık etmiştir. Şairin gömüldüğü yer Bakırköy Zuhurat Baba Mezarlığıdır. Edebiyat tarihimizde sembolist akımın öncülerinden biri olarak kabul edilen Cenap Şahabettin, şiirlerinde zengin bir hayal gücü ve dil becerisiyle öne çıkmıştır. Eserlerinde egzotik unsurlar barındırmaktadır.
Cenap Şahabettin Eserleri
- Hac Yolunda
- Küçükbeyler
- Körebe
- Merdud Aile
- Avrupa Mektupları
- Medine'ye Varamadım
- Nesr-i Harp
- Suriye Mektupları
- William Shakespeare
- Kadı Burhanettin
- Afak-ı Irak
Cenap Şahabettin Edebi Kişiliği
Cenap Şahabettin, Türk edebiyatının önemli figürlerinden biridir. Servet-i Fünun döneminin önde gelen şairlerinden biri olan Şahabettin, yalnızca şiirleriyle değil, aynı zamanda nesir alanındaki eserleriyle de edebiyatımızda mühim bir yer edinmiştir. Sanatçı, bu bağlamda şiir türüne "nesir-musikisi" adını vermiş ve bu terimle şiirlerini anmıştır. Şiirlerinde ve düz yazılarında dil ve üslup bakımından müzikal bir uyum sağlamıştır. Bu nedenle, edebi kişiliği arasında hem bir şair hem de bir nesir yazarı olarak yer almaktadır. Hatta nesir ustası olarak tanınmaktadır. Cenap Şahabettin'in dil kullanımı, zengin kelime dağarcığı ve süslü üslubu ile dikkat çekmektedir. Edebiyatımızda bu yazar, gezi yazılarının önde gelen temsilcilerindendir. Nesir eserlerinde zengin, çeşitli ve dinamik unsurlar kullanmıştır. Avrupa ve Orta Doğu seyahatlerini anlattığı "Hac Yolunda" ile "Avrupa Mektupları" gibi eserleri, edebiyatımızda gezi yazısı türünün en başarılı örnekleri arasında sayılmaktadır. Gözlemlerini etkileyici ve canlı bir dil ile okuyuculara aktarmış, ziyaret ettiği yerlerin kültürlerini ve sosyal özelliklerini ayrıntılı bir şekilde betimlemiştir.
Cenap Şahabettin Şiirleri
Elhân-ı Şitâ
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar...
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar!
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyâz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar;
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ'şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar!
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgan! -
Son kalan mâi tüyleri kovalar
karlar
Ki havâda uçar uçar ağlar!
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berg-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!
Her şâhsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümîd...
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
Göklerden emeller gibi rîzân oluyor kar,
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar.
Bir bâd-ı hamûşun per-i sâfında uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar.
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzan,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân,
Karlar.. bütün elhânı mezâmir-i sükûtun,
Karlar.. bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun...
Dök hâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök,
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi! ...,
Senin İçin
Sesin işler gibi bir şûh kanat gamlarıma
Seni dinlerken olur kalbim uçan kuşlara eş
Gün batarken sanırım gölgeni bir başka güneş
Sarışınlık getirir gözlerin akşamlarıma.
Doğuyor ömrüme bir yirmi sekiz yaş güneşi
Bir kuş okşar gibi sen saçlarımı okşarken
Koklarım ellerini gülleri koklar gibi ben
Avucundan alırım kış günü bir yaz ateşi
Gönlüme avdet eder her unutulmuş nisan
Ne zaman gençliğini yolda hırâman görsem
Eskiden pembe dudaklarda dağılmış bûsem
Toplanır leblerime bir gece dalgın dursan
Seni zambak gibi gördükçe açık pencerede
Gül açar bahtımın evvelki hazanlık korusu
Genç eder ufkumu hülyâlarımın genç kokusu
Sorarım ak saçımın örttüğü yıllar nerede
Çehremi varsın o solgun seneler soldursun
Yeni yıldız gibi doğdukça güzel her akşam
Gençliğin böyle benimken kocamam hiç kocamam
Ruhum, ölsem bile ben, sen yaşayan ruhumsun
Güzel Sözler
Hakiki büyük adamlar
Güzel ağaçlara benzer
Dallarında yuvalar kurulur
Gölgesinde yorgunlar dinlenir
Çiçeklerine sürünenler
Güzel koku alırlar
Meyvesiyle açlar doyar ve yaprakları arasından dökülen güneş damlaları toprağa hayat verir.
Bitmemiş bir gül
Bir gonce râz-ı aşkı sarar penbe bir güle
Bir gül bugün nişanlanacak andelîb ile
Güller açınca kendini her kalb-i derbeder
Güller açınca arş-ı hayâlâtı devreder
Cûlar güler uzakta, çemenlerde bâd-ı saf
Eyler harem-serâyım eş kuşların tavaf
Güllerle rû-be-rû açılır taze sineler,
Her sine kendi üstüne güllerle iğneler.